Habeler
<% ID=request.QueryString("ID") if ID=1 then %> Sinema Televizyon Film’in yapımcılığını, Savaş Güvezne’nin yönetmenliğini üstlendiği "Beşiktaş’ta Bir Tayyare Fabrikası" adlı belgesel çok yakında vizyona çıkacaktır. Belgesel hakkındaki en güncel haberleri www.stem.com.tr adresinden ve ilgili sitedeki iletişim bilgilerinden edinebilirsiniz. <%elseif ID="2" then%>

Yazar: Hasip Uras

Kaynak: Türk Yolu Dergisi

Tarih: Mayıs 2007

Nuri Demirağ

1884 senesinde Divriği’de doğdu. Çalışkan dürüst, milliyetçi, memleketini seven bir iş adamı idi. Müteahhit olarak TBMM binasını,1930 senesinde Karabük Demir çelik tesislerini (1930), Sivas-Erzurum demiryolunu (1938–1939) yaptı. Atatürk meçlişte “Bir Türk Firması Sivas-Erzurum demir yolu ihalesine girerek kazandı” diyerek sevincini belirtti. Atatürk bu kıymetli iki kardeşi çok severdi. Bu Yol Sivas, Zara, Hafik, Erzincan’dan geçecek şekilde planlanmışken, Demirağlar, artan parasını ödeyerek, Divriği’den geçirdiler. Mareşal Çakmağında rolü oldu. O demir madenlerinin yanından geçmesini arzuluyordu. Erzurum-Sivas demiryolun yapımına, Alman Foks firması 65 milyon verirken, Nuri Demirağ 48 milyona talip oldu. Sivas-Erzurum arasında 134 tünel bulunuyordu. Çok miktarda köprü mevcuttu. Her istasyona, çeşme yaptılar, ağaçlandırdılar. 48 adet hayrat çeşme yaptılar. Fevzipaşa- Diyarbakır, Afyon-Antalya, Sivas Samsun demir yollarını yaptılar. Türkiye’nin her tarafında çeşitli sebeplerle demiryolları bozulurken, Sivas- Erzurum demiryolu, sarp kayaların, dağların arasından geçmesine rağmen, bugüne kadar hiç arıza olmamıştır. Bu faaliyetlerin sonunda Demirağlar 500 bin lira zarar etmişlerdi. Atatürk mükâfat olarak, bir milyon lira hediye etmiştir.

İstanbul Yeşilköy’de uçak fabrikası ile bir Gök Okulu kurdu. Nu.D-38 uçağını Türk mühendisleri yaptı. Saatte 180 km hızı vardı. 1000 km uçuyordu. Pilotlarından yedi maddelik umdeye uymalarını istedi. 1-İşretten, 2-Yalancılıktan, 3-Kumardan, 4-Hayasızlıktan, 5-Tembellikten, 6-Rüşvetten, 7-İsraftan sakınınız.

Türkiye’nin çok partili devreye girmesini istiyordu. İlk muhalefet partisi olan MİLLİ KALKINMA PARTİSİ’ni kurdu. İsmet İnönü faaliyetine müsaade etmeyince, Nuri Demirağ, Birleşmiş Milletler Sekreterliğine yazdığı mektupta “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, halen demokrasiye geçmemiştir. İkinci bir partiye müsaade etmediğinden, Birleşmiş Milletler’e alınmaması gerekir.” Sayın İnönü, Birleşmiş Milletlerden bu doğrultuda gelen yazı üzerine Celal Bayar’ın parti kurmasına müsaade etti. Bu vesile ile, Milli Kalkınma Partisi de faaliyetine başladı.

Nuri Demirağın kardeşi, Sivas milletvekili Naci Demirağ Divriği’ye kilometrelerce uzaktan içme suyu getirirken, Nuri Bey de ortaokul yaptırdı. Türkiye’nin en iyi hocalarına maaş vererek Divriği’ye getirdi. Okul, öğretmenlerin ve öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını senelerce karşıladı. Öğretmen ve öğrencilerin kıyafetleri birdi. Başlarında NU.D yazan kasketleri vardı. Resmi geçitlerde, sanki Kuleli Askeri Lisesi geçiyor zannedersiniz. Ortaokul 1937 Ekim ayında açıldı. 100 öğrenci vardı. 1938 yazında okula müsamere salonu ve sınıf ilavesi yapıldı. 1938-39 ders yılında 200, 1939-40 yılında 250 öğrenci okuyordu. Komşu kazalarda okul yoktu. Hali vakti iyi olan aileler, Divriği aileleri yanında ev tutarak evlatlarını okuttular.

Öğretmenler bir gün evvel öğrencisine ”Yarın size geleceğim, son derste beni bekle” derdi. Hep beraber eve giderler. Öğretmen, öğrencisinin nasıl çalıştığını kontrol eder. Yemek yemesine, konuşmasına, masasının ışık durumuna bakar. Masanın yüksekliğine, alçaklığını öğrencisine göre ayarlar, yemekten sonra öğrenci ders çalışırken, öğretmen, anne ve babası ile konuşur, onlara gerekli bilgileri verir. Öğretmenler, senede bir ve iki defa bunu gerçekleştirirlerdi. Bayramlarda, öğretmenler ve öğrenceler Sivas halayının 11 figürünü beraber oynarlardı.

Öğretmenler, çarşıdan geçerken, esnaf ayağa kalkarak, kaymakamdan daha çok hürmet gösterirler, selam verirlerdi. Ağabeyim bu nimetten tam yararlandı. Ben 5 sene sonra, okul devlete geçmesine rağmen, biraz yararlandım. Öğretmenlerimin yarısının tayini çıkmıştı. Müdürümüz gitmiş, yerine Hasan Basri Yücel gelmişti. Hanımı Fransızca dersine geliyordu. 3 senede iki çocuk doğurdu. Fransızcamızı düşününüz.

Coğrafya öğretmenimiz, Cuma günü akşamı bizleri ve ailelerimizi saat 20’de ortaokulun önünde toplardı. Bizlere kutup yıldızını, yedi kardeşi, saman yolunu, Ülker, Terazi yıldızlarını gösterdi. Yedi kardeşe bakarak saatin kaç olduğunu öğretti. Hepimiz öğrenmiştik. 20 sene sonra, Muhabere okulu’nda bölük komutanıyım. 150 yedeksubay adayları (mühendis, mimar olan ) üniversiteli gençleri gece saat 24’de araziye çıkardım. Gökyüzünü tanıtacağım. “Kutup yıldızının yerini kim gösterecek?” diye sordum. Kimse cevap veremedi. “Siz astronomi okumadınız mı?” sorusuna, “180 sayfa astronomi okuduk,” dediler. “Niçin gösteremiyorsunuz?” sorusuna, “Komutanım, biz gündüz okuduk. Gece okumadık,” cevabını aldım.

Nuri Demirağ Ortaokulun açılışının 4 senesi, devlet yatılı okuluna 13 öğrenci, Askeri liseye 8 öğrenci gitmişti. Diğer okullara gidenler birinci, ikinci, üçüncü olmuşlardı. Bütün öğrenciler arzu ettikleri yerlere gitmişlerdi. Bakanlar, generaller. Rektörler, valiler, öğretmenler, yazarlar, müsteşarlar, müfettişler, o günlerin öğrencileri idi. Çalışkan, bilgili öğretmenlerle, namuslu dürüst hâkimlerin bulunduğu milletler ancak muasır medeniyet seviyesine çıkabileceklerine inandım.

O günden bu güne kadar Demirağlar sayesinde 3500’den fazla öğrenci hayatını ve kurtlu su yerine temiz su içerek sağlıklarını kazandılar. Divriği halkını sıtmadan kurtardılar. Demirağ, İstanbul Beşiktaş’ta ve Yeşilköy’de Tayyare atölyesi kurdu. Asıl gayesi Divriği’de Gök Okulu kurmaktı. Bu amaçla, Divriği’de hava alanı sahası, fabrika ve elektrik santral yeri aldı. Yeşilköy’de Gök Okulu kurdu. Balkan devletlerine planörler( motorsuz uçak) sattı. Okul tayyareleri yaptı.

O kadar meraklı ve inanmıştı ki:”Bir işaretimle Yeşilköy hava alanından 150 uçak kaldıracağım,” diyordu. Almanlardan sonra dünyada en iyi uçağı Demirağ yapıyordu. Amerikalılar, sık sık ziyarete geliyorlardı.

Ortaokuldan pekiyi ile mezun olan 8 öğrenciyi pilot okuluna aldı. Ağabeyim Kemal Uras da bunlardan biri idi. 1937 yılında birçok ilde ortaokul yoktu. Yaz tatilinde bütünlemesiz sınıf geçen öğrencileri, Müdür Sami Ergün, matematik öğretmeni Sazi Doğan Önder, beden eğitimi öğretmeni rahmetli Şinasi Dural başkanlığında yataklı trenle, Sivas-Ankara-Bursa- İstanbul-Edirne’yi gezdirdi. Şimdiye kadar hiçbir öğrenci Divriği’nin dışına çıkmamışlardı. 75 kişilik kafilenin seyahati bir ay devam etti. Okulda zayıf alan Reisin oğlunu, öğretmenler elbirliği ile seviyesini yükselterek seyahate iiştirakini sağladılar. İstanbul’da Nuri Demirağ korusunda hanımı, her öğrenciye birer dolma kalem ve beşer lira harçlık hediye ettiler.

Nuri Demirağ İstanbul köprüsünün maketini yapıp Atatürk’e sundu. Atatürk çok beğendi. İsmet İnönü ye gönderdi. Maket orada kaldı. Ağabeyimin babama gönderdiği mektupta, “Babacığım, İspanya’dan altı adet uçak siparişi almıştık, onu tamamlamak üzereyiz. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız İnönü, Yeşilköy Hava Okulumuzu ziyarete gelecekler, bundan sonraki mektubum gecikecek.”diye yazdı.

Bir ay sonra aldığımız mektup, bizim ve memleketimiz için üzücüydü: “Babacığım: Size üzücü bir haber vereceğim. Cumhurbaşkanımız geldiler. Hava alanını ve okulu gezdiler. Herşeyi beğendiler. Nuri Beyin odasına geçildi. Ben büroda onlara hizmet ediyordum. Nuri Bey, yaptığı işleri bir bir Cumhurbaşkanımıza ve yanındaki kişilere arz etti. Sonunda şöyle konuşma geçti:

- Nuri Bey, her şey çok mükemmel, daha ileriye gitmek için niçin devletle işbirliği yapmıyorsunuz?

- Teşekkür ederim. Senelerdir söylediğiniz hususta uğraştım. Fakat başaramadım. Devlet mensupları benden rüşvet istiyorlar.

Bu söz üzerine İnönü bozuldu.
- İspat eder misin?
- İspat ederim. Müsaade ederseniz evrakları getireyim, diye yazıhaneye geçti.
İnönü yanındaki zevata dönerek,
—Zenginliği başını döndürdü. Hava alanını istimlâk edin. Uçakları sattırmayın. Nuri Bey içeriye girdiğinde, İnönü ayağa kalkmış, kapıdan çıkarken karşılaştılar. Bir şey söylemeden otomobiline binerek ayrıldılar.

Sonunda uçakların kusurları var diye sattırılmadı. Hava alanı metrekaresi bir buçuk kuruşdan istimlâk edildi. Yarım kuruş vergiye gitti. Bir kuruşdan parasını aldı. Sayın İnönü yardımcı olsaydı, bugün dünyanın en iyi uçaklarını imal etmiş olacaktık.

Nuri Bey devleti mahkemeye verdi. Bu hususta avukat Ziya Şakir Beyin yazdığı NURİ DEMİRAĞ Kimdir kitabında tafsilatını bulabilirsiniz. Nuri Demirağ Gök Okulunu kapatmak mecburiyetinde kaldı. Yedi pilotunu Kabataş lisesine gönderdi. Oradan Üniversiteye gittiler (Dr Kemal Uras, Yüksek mühendis İhsan Anıl, Öğretmen Alâeddin Çulcu. Avukat Nazif Aslan, sonra Milletvekili oldu,Avukat Hüseyin Danacı ve Osman Şahin.
Naci Bey, İtalya’ dan bir mühendis getirterek Divriği planını yaptırdı. Bakanlıktaki B.M.M.’nin önünde 5 dönümlük arazi üzerindeki binayı (Bu bina şimdi, B.M.M. Başkanının evi) Meclise hibe etti. Erzincan felaketinde (27 aralık 1939) Nuri beyle birlikte 40 adet depreme dayanıklı baraka yaptırdı. Devlet ise, dış devletlerden Erzincan için gelen yardımımın bir kısmını, Erzincan için, çoğunu Ankara da yapılan Saraçoğlu mahallesi lojmanlarına kullandı.

Nuri Beyin Kurduğu parti tüzüğü, mükemmel olmasına rağmen, CHP ve DP partililerin baskısı altında kaldı.”Kuzu partisi”dendi. Asıl yenilgiyi Divriği'lilerden aldı. Varını yoğunu Divrikliler için harcayan bu mükemmel kişiyi unuttular. Seçimde kimse Nuri Bey’e oy vermedi. 1946–1950 döneminde kendi partisinden değil, DP listesinden Sivas milletvekili seçildi. Bu dönemlerde Demirağ ailesi, Sivas ve kaza okullarındaki birincilere altın saat, iki ve üçüncülere de çeşitli armağanlar gönderirlerdi.

Uçaklar satılmayınca Divriği hava alanından vazgeçti. Oraya gönderdiği Üç adet hangar ve diğer malzemeler çürüdü. Divriği vilayet olamadı. Koraltan, Aygün’ün uğraşları da bir netice veremedi. Divriği’den göç başladı, küçülmeye başladı. 1960 yıllarında Divriği’nin 125 köyünde okul varken, şimdi 35-40’e düştü.

Kuleli Askeri lisesinde okurken, ağabeyimle Beşiktaş’taki Nuri Demirağ İş merkezine Nuri Beyi ziyaret giderdik. Seçimlerde Divriği’lerin Partisine sahip çıkmadıklarını vurgulardı. Divriğililer, bu alışkanlıklarına hep devam ettirdiler.

Onların öğrencisi bizler, borcumuzu ödersek, birlik içinde Divriği’yi ihya edebiliriz. Her vilayet bir uçak Devlete hibe ederken Naci Bey 120 bin liraya bir uçak alıp Devlete hibe ediyor. Bunu Nuri Beye söylüyorlar. O “Ben Demiryolu yaparken 17 milyon Devlete kazandırdım”diyor. Sivas hava alanına”Nuri Demirağ Hava Alanı” isminin verileceğine sevindim. Ankara-Erzurum Demir yoluna da “Nuri Demirağ Exspresi”denmesi onu sevenleri mutlu edecektir. Hayatım boyunca iki kardeşe hep gıpta ettim. Nuri Demirağ !3 Kasım 1957 de Allahın rahmetine kavuştu. Divriği’ye Devlet yardım etmiyor. Divriği’ye yardım edenlerden Allah razı olsun. Onların’da ruhları şad olsun. Cennetlik insanlar.

<%elseif ID="3" then%> Yazar: A. Turan Alkan
Kaynak: Zaman Gazetesi
Link: http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=474635


"Nuri Demirağ Havaalanı" Meselesi

Geçen cumartesi günü, Sivas Havaalanı'nda yapılan pist genişletme çalışmalarının kutlama töreni yapıldı. Törene, projenin sahibi ve yürütücüsü sıfatıyla Ulaştırma Bakanı ve müsteşarına ilaveten Tarım Bakanı Mehdi Eker ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de katıldı.

Sivas'ta kamuoyu, bu yenilenme çalışması vesilesiyle Sivas hava meydanına "Nuri Demirağ Hava Meydanı" isminin verilmesinden yanaydı. Aylar öncesinden bu konuda yayına başlayan Bizim Sivas gazetesi yanında Yeni Ülke, Memleket, Hakikat gazeteleri de haberleriyle bu temenniyi seslendirdiler; mahalli televizyonlar teklifi destekledi.

Teklif, desteklenmeyecek gibi değildi, çünkü Nuri Demirağ Türkiye'de uçak sanayii kurulması denilince akla gelen ilk isimdi. 1936 yılında başladığı Hava Sanayii yatırımlarını 1946'ya kadar ısrarla devam ettirmiş, kendi ismiyle markalaştırdığı "Nu D" uçaklarından düzinelerce üreterek uçurmuş, son derece ciddi fabrika ve tesisler kurup pilot ve teknik uzman yetiştirmiş, hatta doğduğu ilçe Divriği'ye bile kısa bir pist yaptırarak bundan tam 70 sene önce, havacılıkta nasıl ileriyi görebildiğini isbat etmişti. Yaşadığı bazı talihsizlikler yanında siyasi irade tarafından yeterince destek görmeyişi neticede Demirağ'ı pes ettirmiş ve siyasete atılmaya zorlamıştı. Demirağ'ın Milli Kalkınma Partisi ile başlayan siyasi serüveni, havacılık arzularıyla aynı akibeti paylaştı; başarılı olamadı.

Sivas Havaalanı'nın açılma töreninde herkes Nuri Demirağ isminin resmen ilanını bekliyordu; Ulaştırma Bakanlığı daha önce bilgilendirilmişti, Vilayet durumdan haberdardı; hatta bu arzuyu seslendiren mahalli gazeteler küçük bir deste halinde tören esnasında Ulaştırma Bakanı'nın ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener'in görüşlerine sunulmuştu.

Olmadı! Törende konuşma yapan bakanlar, merkezi bütçeden tek kuruş kaynak tahsisi gerektirmeyen bu küçük cemileyi Sivaslılardan, ama daha önemlisi Nuri Demirağ'ın hâtırasından esirgemeyi tercih ettiler; bu mevzuudan hiç bahsedilmedi.

Törene katılanlardan edindiğim izlenime göre Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, havaalanına Nuri Demirağ isminin verilmesi kararını, siyasi nezaket gereğince Bakan Abdüllatif Şener'e bırakmışlardı. Bakan Şener'in Nuri Demirağ ismi meselesini duymazdan gelircesine başka konulardan bahsetmesi, meseleye sıcak bakmadığı yolunda yorumlara sebep olmuş ister istemez.

Bu izlenimlerin ne derece doğru ve sahih olduğunu bilmiyorum fakat bir vilayette yaşayanların dileğini gerçekleştirmek konusunda nihai sözün yöreden seçilmiş vekillere bırakılmasını "siyasi nezaket" dairesinde kabul ediyorsak, bu arzunun kabulünü de siyasi nezaket kapsamında saymamız gerektiğini düşünüyorum.

Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, "Nuri Demirağ Havaalanı" ismini sakıncalı görüyorsa bu bilgisini en azından seçmenleri ile paylaşmak zorundadır; böylece bu satırların yazarı da dahil, teklifi destekleyenler, Nuri Demirağ hakkında bilmediklerini öğrenme fırsatı bulacaklardır.

Hemen belirtmeliyiz ki, Nuri Demirağ isminin bugüne kadar bir hava meydanına veya havacılık tesisine verilmemiş olması, ulaştırma politikamızı yürütenlerin unutkanlığı, hatta ihmâlidir. Nuri Demirağ hiç şüphesiz en az, ilk kadın pilotumuz Sabiha Gökçen kadar hatırlanmayı ve hatırlatılmayı hakkıyla iktisab eden bir havacılık önderiydi. Bu teklifi destekleyenlerin Nuri Demirağ ile bir akrabalık veya menfaat ilişkisi bulunmuyor. Yüzde yüz hasbî ve yüzde yüz sivil bir tekliftir bu.

Sözün geride kalan kısmını, vakti gelince tamamlarız artık!

Not: Kamuoyunun pek iyi tanımadığı Nuri Demirağ hakkında Dr. Fatih Dervişoğlu tarafından kaleme alınan ayrıntılı bir çalışma, Ötüken Yayınları tarafından yakın zamanda okurlarıyla buluşacaktır.


20/12/2006 <%end if%>

                     Nuri Demirağ  ©  internet Reklam Ajansı Web Point